Ders Onbir Teşekkürü Kendine Et

Biz krallıktan söz ederken, kullandığımız “Yuva” meselini daha derinden anlamayı isteyen kişiler vardır. Biz, Kral ve Kraliçeden özellikle ve kasten söz ettik. Biz, prens Jack’in öyküsü hakkında konuştuk. Bir kral ve bir kraliçenin olmasının neden önemli olduğunu soran kişiler vardır. Başka kişiler de, Jack’in neden kadın değil de, erkek olduğunu sormuştur. Kadın olsaydı, “Jacqueline” olurdu. Nedenini anlayabilmenize yardımcı olabilmek için, baba enerjisiyle yüklü bu günü bekledik. (Celse Babalar gününde alınmıştır)

--0--Jack'in Öyküsü

Krallıkta, herşey Bir’di. Herşey tekildi. Krallıkta tekil bir ifade vardı. Ama bu Bir’liğin, Yuvanın sevgi ve mutluluğunun bir noktasında, Ruh, Tüm Olan, Ebedi Olan, Tanrı, içsel bir bakış edinme zamanı olduğunu anladı. Varlığın, neden var olduğunun daha büyük bir anlayışına gelmek zamanıydı. Tüm Olan için, Kendinin, yaratılışın tümünün, yapılmış olan herşeyin hesabını çıkartmak zamanıydı. O noktaya kadar herşey, tekil ve dışa dönük bir ifadeydi.

Ruh içine bakmayı düşündüğü an, aynada Benliğine bir göz atmayı düşündüğü an, bir olan iki oldu. Tanrı, artık Benliğine bakmak yeteneğine sahipti. Krallıkta tekil olan enerji, şimdi Kral ve Kraliçe olmuştu. Bu, sizin deyiminizle, bir “eril” enerji, ve bir de “dişil” enerji haline gelmişti. Ve bu ikisi arasında bir “evlilik” meydana gelmişti. Hala birlik vardı, hala teklik vardı. Ama şimdi, Ruhun içine bakmak ve Benliğiyle ilgili derin düşüncelere dalmak isteği, anında, Dünya üzerindekinden farklı bir dualiteyi, bizim Kral ve Kraliçe, Ana ve Baba dediğimiz iki enerjiyi yaratmıştı.

Sözümüz, dünya üzerindeki bu yaşamında dişi bir biyoloji içinde bulunan kişilere, krallıktaki tahtta ağırlıklı olarak “dişi” enerjinin oturduğu gerçeğini siz takdir edeceksiniz. Bu, eril ve dişil olarak 50/50 dengelenmemiştir. Sizin düşünce tarzınıza göre, Ruh ve Tüm Olan’da ağırlık, dişil enerjidedir. Ve tekrarlıyoruz, burada dikkatinizi çekmek istediğimiz bir şey vardır. Biz, en kolay şekilde anlaşılması için bazı terimleri kullanmaktayız.

Dişil enerji, bildiğiniz gibi, doğurgan bir enerjidir. Yaratıcı bir enerjidir. Sevgiyle dolu ve besleme, büyütmeyle dolu bir enerjidir. Krallık, öncelikle besleyici, öncelikle yaratıcı ve öncelikle doğurgandır. Onun için biz, Yuvanın enerjisinin ağırlıklı olarak dişil olduğunu söylemekteyiz.

Sizin toplumunuzda Tanrı ve Ruh’tan “Baba” olarak söz etmeniz, ilginçtir değil mi. Bu aslında “Ana” olmalıydı! Bu, Ana olmalıydı. Ve biz onun için bu enerjide şimdi bundan söz etmekteyiz. Zaman, bir şifanın oluşma zamanıdır. Enerjinin değişme zamanıdır. Sizin içine girmekte olduğunuz yeni enerji, sevgili dostlar, ağırlıklı olarak “dişil” bir enerjidir. Bu dengelidir, ama Krallıkta bildiğiniz enerjiye geri dönmektedir.

Krallıkta birlik vardı, ve o sonra ikiye geçti. Bunlar Kral ve Kraliçeydi. Birbirlerinin gözünün içine baktıkları an, birbirlerine ve yarattıkları herşeye besledikleri sevginin en büyüğünü gördüler. Birbirlerinin kalbine baktıkları an, sevginin ne olduğunu anladılar; Ruhun bunu anlaması, daha önce hiç bir şekilde mümkün olmamıştı. Aşk öykülerinin aslı buydu. Şimdi birbirine bakabilen Kral ve Kraliçe, aşık olmuştu. Ve aşık olunca da, Kraliçe, Jack adını verdiğimiz bir oğlan doğurdu. Bu, insanlar olarak Dünya üzerinde bile kullandığınız, baba, ana ve çocuk üçlüsüdür.

Kral ve Kraliçenin sevgi ürünün, enerji olarak erkek olmasının çok nedenleri vardır. Erkek (eril) enerji genellikle – ve tekrarlıyoruz, biz mecazlar ve simgeler kullanmaktayız – yolculuğa çıkan bir enerjidir. Bu enerji arar ve yolculuk yapar. Krallıkta bile güce ve sağlamlığa sahip olan, erkek enerjiydi, yolculuk yapan yine oydu. Böylece, Kral ve Kraliçe, onlar adına yolculuk yapabilmesi için, erkek enerjiden oluşan bir oğul doğurdu.

Şimdi bu gerçekten, biyolojik olarak bir erkek miydi? Hayır. Biz burada anlamanıza yardımcı olacak terimler kullanmaktayız. Biz burada, başkalarına öğretirken kullanabileceğiniz ve anlamalarını sağlayacağınız terimler kullanmaktayız. Kral ve Kraliçe arasındaki sevginin sonucu, yolculuk yapacak bir oğlandı. Kral ve Kraliçe, Jack’in bir gün Krallığı terk edeceğini biliyordu. Bu, aşk planının bir parçasıydı. Jack daha bunu bilmezken, onlar biliyordu.

Onlar, Jack’in bir gün şu “Ateş Duvarı” dediğimiz şeyin içinden geçeceğini biliyordu. O Yuvayı terk edecekti. O İlk Çemberi terk edecek ve hiçbir şeyin var olmadığı boşluğa girecekti. Kral ve Kraliçe’nin, İlk Çemberin dışında, Ruhun asıl yaratımının dışında, neyin var olduğuna dair hiç bir fikri yoktu. Ama ana-babası oldukları yegane oğulları, oraya yolculuk edecekti. Bu onları bir anlamda da korkutmaktaydı, çünkü evlatlarına ne olacağını bilmiyorlardı. Bir başka anlamda da, yolculuğun arkasında yatan sevgiyi anlıyorlardı.

Her biriniz Jack’siniz. Her biriniz, Krallığı terk ederek ötesine….ötesine giden gezginlersiniz. Siz, Tüm Olan’ın dışına çıktınız. Uzun bir süredir bunun hakkında konuşmamıza rağmen, siz hala bunun altında yatan şeyleri tam olarak anlamamaktasınız. Ama sevgili dostlar, bu sizin ve Jack’in yaptığı inanılmaz bir yolculuktu, ve hala da inanılmaz bir yolculuktur. Siz Tüm Olan’ı terk ettiniz.

Şimdi size bakıyoruz. Tüm Olan adına gerçekleştirdiğiniz şeylerin altında yatanları bile anlayamamaktasınız. Ruh için, tüm yaratılış için, siz olmasaydınız gerçekleştirilemeyecek şeyleri keşfetmek için, yolculuğa devam etmek için, Krallığı terk ettiniz. Yaşamının küçük bir anlamı olduğunu düşünenler, onun gerçekte ne denli büyük bir anlama sahip olduğunu anlamamaktadır. Size neden bu kadar büyük bir onurla geldiğimizi daha anlamamaktasınız. Belki şimdi, Tüm adına yaptığınız şeyleri anlamaya başlarsınız.

Böylece, Jack adında bir oğul doğuran Kral ve Kraliçe vardı. Jack bir gün tahtın sahibi olacaktı. Ama Jack bunu yapmadan önce, deneyimlenmesi gereken şeyler vardı. Genişlemesi ve dengelenmesi gereken şeyler vardı. Ve evet, oh evet, bilim adamlarınız ve fizikçileriniz, buraya gelebilmek için kullandığınız enerjisel yolu görmeye başlamaktadır! Onlar, evreninizin yaratılışının başlangıcını görmeye başlamaktadır. Onlar, Ateş Duvarından geçip de uçarak gelirken yaydığınız en temel titreşimsel tonları anlamaya başlamaktadır. Onlar bu şeyleri araştırmaya ve zihinlerinde tartmaya devam edecektir, ama sevgili dostlar, eninde sonunda, bunun tek bir olay olmadığını – tek bir big bang (büyük patlama)- olmadığını anlayacaklardır. Bu daha çok, Jack olan hepiniz Ateş Duvarından geçip de, kendinizi boşlukta bulduğunuz zaman meydana gelmiş bir olaydır. Siz ve tüm diğer varlıklar Krallığı terk ettiğinde tek bir büyük patlama değil, birçok büyük patlamalar meydana gelmiştir.

Şimdi Jack’in yolculuğuna geri dönelim. Jack’in ve hepinizin enerjisi, ağırlıklı olarak erildi. İlk Çemberin, Krallığın dışına yolculuk edebilmek için bu eril enerjiye gereksinim vardı. Her biriniz, biyolojik olarak dişi olsanız da, güçlü bir eril enerji taşıdınız. Şimdi bunu şifalandırmak zamanıdır. Şifalandırmak zamanıdır. Bunun yeniden dengelenme zamanıdır. Yeni enerjiye girdikçe, varlığınızda çok daha fazla bir “dişil” dengeye sahip olacaksınız.

--0-- Öngörü

Gelecek birkaç yıl içinde, yeni enerjide doğacak çocukların babası olacak erkekler – biz onlara berrak babalar demekteyiz, çünkü eski enerji niteliklerine fazla sahip olmayacaklardır- yeni bir güce ve yeni bir dengeye sahip olacaktır. Bu yeni, berrak babalar, kendi biyolojik çocuklarıyla daha yakın ve güçlü bir sevgi ilişkisine sahip olacaktır. Onlar çocuklarıyla oynamak için geçmişteki babalardan daha fazla zaman ayıracaktır. O çocukları büyütmede ve onlarla ilgilenmekte yardımcı olacaklardır, çünkü varlıklarında daha iyi bir dengeye sahip olacaklardır. Eril ve dişil enerjinin daha iyi bir dengesine sahip olacaklardır.

--0-- Karma Hakkında


Hazır babalardan söz etmekteyken bir dakika karma hakkında konuşalım. Kendi ruhsal karmanızı bir yaşamdan ötekine taşıyıp durdunuz. Bildiğiniz gibi bu, geçmişteki deneyimlerinizi temel alarak, size zorluklar hazırlardı. Ve yine bildiğiniz gibi, karma döngüsünden çıkmayı seçebilirsiniz. Herhangi bir zamanda karma döngüsünden çıkmak seçimini bilinçli olarak yapabilirsiniz. Karmik döngüden çıkmak için, önceden belirlenmiş bir sayıda yaşamlardan geçmek ya da belirli miktarda bir ıstıraba katlanmak zorunda değilsiniz. Bu atlıkarıncanın durması için gerekli olan tek şey, hazır olduğunuzun bilinçli kabulüdür. Hepsi budur! Geri gidip de Dünya üzerindeki her bir yaşamı ve Dünyaya gelmeden önceki zamanı temizlemek zorunda değilsiniz. Bunu yapmak zorunda değilsiniz! Karmik döngüden çıkmaya hazır olduğunuz her sefer, şimdi zamanı olduğunu söyleyerek bunu yapabilirsiniz.

Şimdi, bunu şimdiden yapmış kişilerin bildiği gibi, çok şey meydana gelmektedir. Bazı şeyler oldukça harikadır, ama yaşamınızda her zaman da kolay olmayan bir dizi değişimler oluşur, çünkü hızlı ve yoğun değişimlerden geçmektesinizdir. Bu bedeninizi de etkileyebilir, çünkü karma enerjisi, bedensel varlığınızda depolanan bir enerjidir. Siz şimdi karmayı artık taşımak istemediğinize göre, onun bedeninizden çıkacak bir yol bulması gerekmektedir. Bu geçici bir süre için, acı verici olabilir. Bir süreliğine sizi tüketebilir ve yatağa bağlayabilir. Yaralara ve çıbanlara neden olabilir, çünkü bu eski enerji dışarı çıkmaya çalışmaktadır. Ama siz bu şeylerle başa çıkmayı ve bunları bırakmayı iyi öğrenmektesiniz.

Şimdi başka bir karma çeşidinden söz edelim. Bu, “atalardan kalma bir karma”dır. Bu DNA’nızda, biyolojinizde kayıtlıdır. Bu bir “ailesel” karmadır. Bundan söz etmemizin nedeni, babalarınızın, ve onların babalarının, ve onların babalarının ve onların babalarının burada bulunmasındandır. Onlar şimdi bu karmayı şifalandırmak için burada bulunmaktadır. Siz ruhunuzun karmik döngüsünden çıkmayı seçtiniz. Ama hala gitmemek için oyalanan başka bir karma vardır. Bu, atalardan kalma karmadır.

Bu alan, sadece, atalardan kalma karmayı da bırakmak zamanıdır, demenizi bekleyen çok varlıkla doludur. Varlığınızda ve yaşamınızın kurgusunda, sadece ruhsal karmanızın değil, ailesel karmanın da olduğunu biliyor musunuz? Bu, beş kuşak önce, ve on kuşak ve yüz kuşak önce yapılmış şeylerin karmasıdır. Bu, bir kuşaktan ötekine biyolojinin içinde taşınmaktadır. Siz bunu aslında, belirli kan bağlarında hüküm süren hastalıklarda görmektesiniz. Ailenizde şeker hastalığına bir eğilim varsa, bu karmik olarak DNA’nızda taşınmaktadır. İçinizde taşınan duygular – atalardan kalma karmik duygular- da vardır. Şimdiki yaşamınızda şifalandırmaya çalıştığınız, babanızın ataları tarafından beşyüz ve bin ve ikibin yıl önce yaratılmış olaylar vardır. Ve siz, yaşamın neden bu kadar zor ve meydan okuyucu olabildiğine şaşmaktasınız? Söylediğimiz gibi, bu artık sizinle ilgili değildir.

Krallığı terk etmek için eril ağırlıklı bir güce ihtiyacınız vardı. Buna ihtiyacınız vardı. Ama bu eril ağırlıklı güç, bu gezginci enerjisi, aynı zamanda savaşçı enerjisiydi de. Krallığı terk edip de boşluğa geldiğinizde, gerçekten birbirinizle savaşmaya başladınız. Kendinizde taşıdığınız bu eril enerji, kesinlikle bir yapıya ve disipline sahipti. Bu kalp enerjisi olmaktan çok, akıl enerjisiydi. Bu bir savunma ve yolculuk yapma enerjisiydi. Siz hepiniz bunu kendinizde taşıdınız. Bu Babalar Gününde bunu şifalandırmak ve dengelemek ve bırakmak zamanıdır.

“Bu artık sizinle ilgili değildir.” Şimdi artık yeni enerjide çalıştığınıza göre, bunun gerçekliğini gittikçe daha çok görmektesiniz. Bu artık sizinle ilgili değildir. Siz kendi geçmişinizi şifalandırdınız ve şifalandırmaktasınız. Ve şimdi de, diğerlerinin geçmişini şifalandırmaktasınız.

Bu kavramı anlayan dini kuruluşlarınız bile vardır. Onlar ataları için dua etmektedir. Hangi günah işlenmiş olursa olsun, atalarının cennette onlara katılmasına dua etmektedirler. Onlar bir dereceye kadar, bunun arkasında yatan enerjiyi anlamaktadır. Atalardan kalma bir karma olduğunu anlamaktadırlar.

Eril ağırlıklı enerjinin bir niteliği de, güçlü bir egodur. Kadınların buna sahip olmadığı anlamı çıkartılmamalıdır. Biz egoyu, eril ağırlıklı bir enerji olarak sınıflandırmaktayız. Ego. Sevgili dostlar, Jack’in eril enerjiler üstlenmesi önemliydi. Bunu yapmakla, egonun vurgulanmasına neden olmuştur. Bu, Jack’in yapacağı uzun yolculuk için önemli ve gerekliydi.

Siz egoyu çok iyi öğrendiniz! O size, insan bedeni içindeyken, hatta daha buraya gelmeden önce, iyi hizmet etmiştir. Ama siz, bu egonun kötü bir şey olduğuna dair bir hisse sahipsiniz. Spiritüel çalışmalar içinde olan öyle kişiler vardır ki, egonun öldürülmesi gerektiğine inanmaktadırlar. İlerleyebilmeniz için, egonuzun yok edilmesi, ortadan kaldırılması gerektiğine inanmaktadırlar. Bu gerçek değildir. Egonun sadece birleşmeye ve şifalanmaya ve dengelenmeye gereksinimi vardır. Bu eril ağırlıklı enerji size iyi hizmet etmiştir.

“Ben” anlamına gelen latince bir kelimeden türemiş olan Ego…. I-go (Ben gidiyorum). I go. Jack’in de yaptığı buydu. Kral ve Kraliçeye veda için el salladı ve “Ben gidiyorum şimdi ( I go now)” dedi. Ve siz ve Jack, Ateş Duvarından geçerken, ego gelişmişti bile. Gelişmiş olması gerekiyordu, çünkü daha önce hiç ayrılık diye bir şey olmamıştı. Hiç bir zaman, kim olduğunuzla ilgili bir kimlik kaybı olmamıştı. Bu ego geliştirildi ve o önemliydi. O sizin için bir kimlik, ait olma duygusu yarattı.

Egonuz zamanla saflaştı. Dünyaya gelip de fiziksel bir beden edindiğinizde, egonuz arttı. Egonuz, sevgili dostlar, geçmişe dayandırabildiğiniz tek şeydi. Egonuz, Ateş Duvarından geçtiğiniz zamandan ve boşluğa yaptığınız yolculuklardan, Dünyaya gelişinize kadar sizinle birlikte olan tek şeydi. Kralı ve Kraliçeyi ve Krallığı terk ettiğinizde muazzam bir kayıp ve ayrılık duygusu hissettiniz. Egonuz, sizinle birlikte gelen yegane sabit, değişmez olan şeydi. Ego. “I go, (Ben gidiyorum)” dedi Jack. “Ben boşluğa gidiyorum, Ben bir maceraya gidiyorum.” Ego.

Egonuzla savaşmak için bu kadar çok zaman harcamanız ilginçtir. Onu suçlamaktasınız. Onu öldürmeye ve yok etmeye çalışmaktasınız. (kendi kendine güler) Ve bunu yapamadığınızı gördünüz! O sizin ayrılmaz bir parçanızdır. O Yuvaya olan yegane bağlantınızdır. O, her zaman sizinle olan, Yuvanın anısıdır.

Siz yeni enerjiye geçtikçe, ego da dönüşmektedir. O değişmektedir. Siz değişmekte ve dönüşmektesiniz. “I go (Ben gidiyorum)” yerine, “I AM that I AM (Ben Benim)” olmaya başlıyorsunuz. BEN BENİM. Yeni enerji budur. Eril ve dişilin, Kralla Kraliçenin yeni dengesi budur. Yeni denge budur. Sevgili dostlar, egonuza sevecen ve yumuşak davranın. O içinizde olan bir baba ya da eril ağırlıklı bir enerjidir. Onu, bu yaşamdaki kendi biyolojik babalarınızı, ve onlardan önce gelmiş babaları ve doğmanızı sağlayan Krallıktaki Babanızı seveceğiniz ve kutsayacağınız kadar sevin ve kutsayın.

--0-- James'in Öykü

James çoğunuz gibiydi. James bu yaşama, temizlik, son bir temizlik ve tamamlama için gelmişti. James, geçmişte de birlikte olduğu bir aile soyu seçmişti. Burada bir dakikalığına konunun dışına çıkmamıza izin verin.

Dünyada yeni bir beden ve yeni bir yaşam edinirken, ailenizi kesinlikle siz seçersiniz. Ama ulaşılır olan milyonlarca ve milyonlarca ailelere bakıp da “Ben bunu ya da şunu seçiyorum” demezsiniz. Bu, bu kadar da basit değildir. Geldiğiniz kan soyuna bir yakınlığınız vardır. Genellikle, geçmişte birlikte olduğunuz bir aileye geri dönmeyi seçersiniz.

Bir ülkeden ötekine, bir ırktan diğerine sıçradığına inanan kişiler vardır. Sevgili dostlar, bu o kadar da geçerli değildir. Siz kalıpları izleme eğilimindesinizdir. Geçmişte bir parçası olduğunuz aileleri izlersiniz. Kendi büyük büyük büyük babanız olabileceğinizi biliyor musunuz? Bu o kadar alışılmadık bir şey değildir, çünkü siz belli soylara, belli kan bağlarına geri gelmeyi seçersiniz. Bunun, şu anda ayrıntılarına girmeyeceğimiz, çok nedenleri vardır.

Kutsal Yazılarınızda, Dünya üzerindeki oniki kabile ve aileden söz eden öyküler vardır. Bunlar bir anlamda geçerli ve gerçektir. Bu oniki kabileden, belli bağlantılar türemiştir. Sizler, çok yakın yıllara kadar bu bağlantıların içinde kalmak eğiliminde oldunuz. Aşağı yukarı 50 yıl öncesine kadar, oldukça sıkı kan bağları içinde kalmak, alışılmış bir şeydi. Bu şimdi değişmektedir ve değişmesinin de çok nedenleri vardır. Şimdi bunu tartışarak değerli zamanımızdan almak istemiyoruz. Ama aynı ailesel kalıplar içinde kalmak eğiliminde olduğunuzu anlayın. Onun için kendi genlerinize hayranlık duyarsınız. Aile ağacınızda, kendinizi birkaç kez bulabilirsiniz!

Şimdi, James Dünya üzerinde bir yaşam daha seçmekteydi. Daha önce birlikte olduğu bir aile seçti. Oldukça aşina olduğu bir soy seçti. ( “aile ve “aşina” sözcüklerinin arkasında yatan ortak enerjiyi fark edin.) (çvr. aile = family, aşina, tanıdık = familiar) Dünyadaki bu yaşamına, çok sıkı ve çok sert bir baba seçerek geldi. Babası katı-kalpliydi.

James bu yaşamına, sevecen ama zayıf bir anneyi seçerek geldi. Tekrarlıyoruz, bu dersin arkasında yatan enerjiye bakarsanız, gözünüze çarpandan çok daha fazlası olduğunu görürsünüz. Kontolü ve disiplini elinde tutan, talepkar ve katı bir baba. Az sevgi veren, ama çok kurallar, prensipler veren bir baba. Sevecen ama korkan bir anne….babanın bu eril enerjisinden korkan bir anne. Yüreğini tam olarak açmaktan korkan bir anne. Anne zayıftı.

James büyüyüp de ergenlik yaşına geldiğinde, bu sıkı baba enerjisinden hemen uzaklaşmak istediğini farketti. Çünkü bu aynı zamanda, hiç bir bağ kuramadığı kiliseye gitmesini de talep eden bir enerjiydi. Bu kiliseye hiç bir yakınlık duymuyordu. Çünkü o bu kilisede, sert bir Baba, kötü bir Baba, yargılayıcı bir Baba, ve cezalandıran bir Babayı öğreniyordu. Tanrı’nın bu şekilde olduğunu öğreniyordu. Baba olan Tanrı’nın. Kinci, kızgın, anında parlayan, acımasız ve sıkı. Onun öğrendiği buydu. Bunu, sıkı bir eril enerji tarafından kontrol edilen, seçtiği biyolojik ailede öğreniyordu.

Ergenlik yaşına geldiğinde, ailesini hemen terk etti. Hemen terk etti ve kendi başına bir yolculuğa başladı, çünkü bu yaşamını şifalandırması gerektiğini, ruhsal düzeyinde biliyordu. Kendini ve geçmişini şifalandırması gerektiğini biliyordu, ama tüm aile soyunun karmasını da şifalandırması gerektiğini bilinçaltında biliyordu.

Oh ve bildiğiniz gibi James, hepsi de onu yeni düzeylere çıkartan, hepsi de ona iyi hizmet eden birçok farklı şeyleri ve birçok farklı düşünce okullarını denedi. Ama yaşamında hala çok zorluklar vardı. İlişkilerle ilgili zorluklar vardı.Yaşamındaki kadınlara kalbini nasıl açacağını pek bilemiyordu. Dişi enerjiyle nasıl bir ilişki kuracağını bilemiyordu, çünkü gördüğü örnek zayıftı. Annesinden bildiği dişi enerji, sevgisini zar zor ve yetersiz bir biçimde ifade edebiliyordu. James diğer kadınlarda sevgiyi bulmaya çalışıyor ama bununla nasıl başa çıkacağını bilemiyordu. Bu öyküde, göze çarpandan çok daha fazlası vardır, sevgili dostlar.

James sonunda, sevgisini ifade edebilen ama kendi doğrusunda da durabilen bir kadın buldu. O, eril ve dişilin sağlıklı bir dengesine sahipti. Ama James çocuk istemiyordu. Başka bir insanın da, kendisinin çektiği acılardan geçmesini istemiyordu. Böylece o bir seçim yaptı ve karısı da bu yaşamda çocuk sahibi olmamayı kabul etti.

Arayışa birlikte çıktılar. Birçok sınıflara gittiler. Birçok gruba dahil oldular ve yol üstünde çok şey öğrendiler. Ama yine de, dertlerinin çoğu devam etmekteydi. James’in yaşamında bolluk sorunları vardı. Bir işte tutunma sorunları vardı. Ve karısıyla olan ilişkisi olgunlaşıp da eskimeye yüz tuttuğunda, onunla, yani bu dişil enerjiyle ilişki kurmak sorun oldu. Kendi kendine, derin düşüncelere dalarak, onu pek de fazla anlamayan, ama yapmayı bildiği tek şey bu olduğu için, Baba olan Tanrıyla konuşarak çok zaman geçirdi. Acımasız ve kızgın olduğunu öğrendiği bu Tanrı Babayla konuşarak çok zaman geçirdi. Ama Ruhla başka nasıl bir ilişki kurulur, bilmiyordu. Ruh hep Baba enerjisi olagelmişti.

Çok mücadelelerden ve öğrenimlerden ve zorluklardan sonra, bir noktada James Kırmızı Çemberin materyelini okumaya başladı. Aile enerjisiyle bir bağlantı kurmaya başladı. Öncelikle, neden Dünyada bulunduğunu anlamaya başladı. James’in yaşamı yeni bir anlama sahip olmaya başlıyordu. Oh ve kesinlikle, eski yöntemlerin çoğunu bırakmak zordu. Ama neden burada bulunduğunun yeni anlayışlarına gelmeye başlamıştı.

Yaşamında bazı iyi şeyler olmaya başlamıştı. James her zaman takdir eden bir insan olmuştu ve her zaman oturup, Baba olan Tanrı’ya ve Meleklere ve Rehberlerine şükranlarını ve dualarını sunardı. Ama sonra, çoğunuzun deneyimlediği gibi, sanki o zor günler yine geri gelmiş gibi olurdu.Kırmızı Çemberin derslerini gayretle çalışan James, bir gün işine gitti ve büyük bir zam aldı. Hiç ortada yokken, ona büyük bir zam yapılmıştı. Mutlu olmuştu ve kendi kendine şöyle dedi, “Bu gerçekten işe yaramaya başladı. Ben gerçekten bir yaratıcı olmaya başladım, Ben gerçekten tezahür ettirmeyi öğreniyorum, yaşamımda olan şu şeylere bir bak!”

James o gece evine gitti, meditasyon odasına girdi, kapıyı kapattı, mumları ve tütsüleri yaktı, ve kristalleri parlattı. Tüm söylediğimiz şeylere rağmen, o bunları hala tutuyordu. James dua etti ve şükretti ve şöyle dedi, “Sevgili Baba, işimde gelen takdir ve zam armağanı için sana teşekkür ederim, çünkü şimdi artık faturalarımı zamanında ödeyebilecek bolluğa sahip olacağım. Şimdi sevgili karıma, her zaman vermeyi istediğim bazı şeyleri alabilmek bolluğuna sahip olacağım.” James devam etti, “Sevgili melekler, sevgili melekler, bunu ayarladığınız için size teşekkür ederim. Ve ah evet, sevgili koşucular, sizi daha pek anlamıyorum ama yarattıklarımı sağladığınızı anlıyorum. Size teşekkür ederim. Mutluyum ve öğreniyorum. Ben bir yaratıcı olmayı öğreniyorum. Yaşamımda daha fazla bolluk yaratıyorum.”

Ve Kral ve Kraliçe ve rehberler ve melekler ve koşucular tarafından temsil edilen Ruh ve hepsi bunu duyabiliyordu. Çünkü onlar sizin bütün sözcüklerinizi duyarlar. Ve onlar gülüp, kafalarını kaşıyorlardı. Ve evet, Ben, Tobias’da oradaydım. Ben de şaşkına dönmüştüm ve “James neden Ruha, meleklere ve rehberlere, pek de anlamadığı ve hatta korktuğu bir Tanrı Babaya paye vermekte. James neden kendi başarıları için başkalarına paye vermekte? Bizim güzellikleri, iyilikleri, ortada hiç bir neden yokken, Shaumbra’ya öylesine sadaka gibi dağıttığımızı mı sanmakta?” diye düşündüm.

Ve biz güldük ve eğlendik ve dedik ki, “Derslerden birinde aileye bundan söz etmeliyiz. Bu, en önemli derslerden biri haline gelecektir. Biz James’e ve her birine – teşekkürü kendinize edin – diyeceğiz.”

--0-- Onbirinci ders

Onbirinci Ders: Yarattığınız şeyler için Teşekkürü Kendinize Edin. Bu basit bir derstir ama size meydan okuyacaktır. Yaşamınızda yarın iyi bir şey olduğunda, şöyle demek isteyeceksiniz, “Oh sevgili Tanrı Baba, teşekkür ederim.” Onun yerine, kendinize teşekkür edin!

Ders Onbir: Kendine Teşekkür Et. Bunun bu kadar önemli olmasının bir nedeni vardır. Kendinize ettiğiniz teşekkürün enerjisi, tanrısallığınızın besini gibidir. Bu, içinizde büyümekte olan Mesih Tohumuna verilen gübre ve su gibidir. Kendinize teşekkür ettiğinizde, bu içeriye bir takdir ve kabulü iletir. Herhangi başka birine ya da herhangi başka bir şeye teşekkür ettiğinizde – Kral ve Kraliçeden tutun da, rehberlerinize ve meleklerinize, koşucularınıza ve Tobias’a ya da arada bir yerde bulunan herhangi birine kadar – gerçek anlamda gücünüzü teslim etmiş olursunuz. Onu bir başkasına vermektesinizdir. Bize teşekkür ettiğinizde biz bunu kesinlikle duymaktayız. Teşekkürleriniz ve alçak gönüllüğünüz, yaşamlarımıza pırıltılar katmaktadır. Bizimle konuşmanıza bayılıyoruz, ama sevgili dostlar, teşekkürü kendinize edin! Varlığınızın içinde çiçek açmaya başlayan bir tanrısallık, bu Mesih Tohumu var. Bunu içinizde görmekteyiz.

Siz uyanmaktasınız. Bu Mesih Tohumunun ihtiyacı olan enerji, tanrısallığınızın ihtiyacı olan enerji, kendi sevgi ve takdir enerjinizdir. Onu bize vermeyin. Bizim ona ihtiyacımız yoktur. Biz sizi derinden sevmekteyiz, ama kendinizi besleyin. Teşekkürü kendinize edin. İlk kez bazı şeylerin hallolmaya başladığının, gerçekten hallolmaya başladığının örneklerini yaşamınızda görmeye başlayacaksınız. Yeni anlayışlara gelmeye başlayacaksınız. Cansız nesnelerin size konuştuğunu duymaya başlıyorsunuz.

Bu ne kadar komik görünürse görünsün sevgili dostlar, her nesnenin, cansız gibi dursa da, bir titreşim düzeyi vardır. Onun kendine ait bir kimliği vardır. Daha önceki oturumlarda da söyledik size, kayalar sizinle konuşmaya başlayacaktır! Ve bu gerçektir. Onlar kendilerine ait bir titreşim kalıbına sahiptir ve sizinle iletişim kurabilirler. Yaratıcı olmanın nasıl bir şey olduğunu anlamaya gerçekten başladıkça, yaşamınızda bunu hep daha fazla deneyimleyeceksiniz. Bunun yaşamınızda tezahür ettiğini göreceksiniz.

Teşekkürü kendinize edin, teşekkürü kendinize edin. Bu, katlanarak artacak ve aynı zamanda kendi uyanış yolunuzu da yumuşatacaktır. Bizim bunlara, bu teşekkürlere, bu sevgiye, bu takdire ihtiyacımız yoktur. Onu kendinize geri getirin.

Biraz önce egodan söz ettik, çünkü gidip de kendinize teşekkür ettiğinizde meydana gelecek ilk şey, bu egonun eril ağırlıklı enerjisinin fırlayıp ortaya çıkması olacaktır. Kendi kendinize şöyle diyeceksiniz, “Ben kendime teşekkür edemem.” Bu, ortaya çıkmakta olan eril egonun enerjisidir. O, ilk kez Ateş Duvarından geçtiğinizde, boşluktaki savaşlara neden olmuştur. O Dünya üzerindeki savaşlara neden olmuştur. O, Ruhun sıkı ve katı ve hatta acımasız bir Baba olarak yanlış anlaşılmasına neden olmuştur.

Siz kendinize teşekkür ettiğinizde, kendi egonuz anında korkacaktır. Onun için bu ders hem bu kadar basit, hem de bu kadar uygundur. Onun için biz bu konuyu gündeme getirmek için, bu Onbirinci Ders için Babalar Günü olan bugünü seçtik. Bunların hepsi içiçe dokunmuştur. Baba enerjisi, kalıtımsal geçmişiniz, ego ve kendinizi ruh olarak onurlandırma yeteneği.

Bu ders ne kadar basit ve kolay görünürse görünsün, bunu yapmaya karşı koyacaksınız. Bunu diğer kişilere öğrettiğinizde, onlar karşı koyacaktır. Bir engel vardır, bastırmaya ve ondan kaçmaya ve öldürmeye çalıştığınız bu eril-ego enerjisi vardır. Bu enerji hepinizin içindedir, kadın ya da erkek. Bu hepinizin içindedir. Kendinizi onurlandırın ve takdir edin. Kendinize teşekkür edin. Yaşamınızda iyi bir şey meydana geldiğinde – ve bunlar şimdi gittikçe daha sık olacaktır – iyi bir şey meydana geldiğinde, kendinize teşekkür edin.

Oh, bu başlarda biraz garip gelecektir. Elinizi alın, sağ ya da sol, hangisi olduğu o kadar önemli değildir. Göğsünüzün üstüne koyun – kendinize teşekkür edin. Kendinizi onurlandırın, kendinizi hissedin. Bunu yapmak biraz alıştırma isteyecektir, ama sevgili dostlar, bunu yaptıkça, içinizde uyanmakta olan Tanrısallığı besler ve büyütürsünüz.

Yaratılarınızı takdir etmezseniz, payeyi Ruha ya da meleklere ya da herhangi başka birine verirseniz, bu içerden büyüyen bir tohum gibi olan Tanrısallık, sıcak bir yaz günündeki bitki gibi solmaya başlayacaktır. Onun sizin sevginize ihtiyacı vardır. Tanrısallığınız, gerçek benliğinizdir. O uzun, çok uzun zamandır, bir kozanın içinde bulunmaktaydı. Gerçekte olduğunuz odur ve size bir çocuk olarak geri gelmektedir. Sevginize ihtiyacı vardır. Onun, içinizdeki Kral ve Kraliçenin dengeli sevgisine ihtiyacı vardır.

Oh, bu dersin çok daha fazla anlamları vardır, gözle görünenin ötesinde, meydana gelmekte olan dinamiklerle ilgili çok daha fazla şeyler vardır. Sevgili dostlar, Yaratıcı Dizisinin Onbirinci Dersi – sizi bir yaratıcının yeni düzeylerine çıkartacak ders – Teşekkürü KENDİNİZE Etmenizdir. Kendinizi onurlandırın ve kendinizi sevin. Biz bundan böyle birinizin bile bize teşekkür ettiğini duymak istemiyoruz!

Egonun eski endişelerinin üstesinden gelmek biraz zaman alacaktır. Bununla çalışmaya ihtiyacınız olacaktır. Kendi eril ve dişil dengenizi sağlamak zorunda kalacaksınız. Bu biraz çalışma isteyecektir. Bazılarınıza bu o kadar zor gelecektir ki, belki de vaz geçip, eski yöntemlerinize geri döneceksiniz. Biz sizi, bu sözünü ettiğimiz eril enerjiyle dolu egonun eski hislerinin ötesine geçmeniz için zorlayacağız. Egonun size iyi hizmet ettiğini anlamak için, bunun ötesine geçin. “I GO (BEN GİDİYORUM” olarak tanımlanabilecek yolculuktan, “I AM (BEN BENİM)” olan yeni enerjiye geçtiğinizi anlayın.

Siz şimdi, okullarınızda size öğretildiği gibi, Cennette bir Babanın oturmadığını anlamaya başlıyorsunuz. Biz size şimdi, Kralın ve Kraliçenin ve enerjinin, ağırlıklı olarak dişil ya da Kraliçe olduğunu söyleyeceğiz. Tüm Olan’ın enerjisi, ağırlıklı olarak doğurgandır ve besleyicidir ve sevgi doludur. Jack olarak sizin enerjiniz, bir gezginci enerjisiydi. Gücün enerjisiydi, ilerlemenin enerjisiydi. Bu alanda toplanmış olanlar, kederden gözyaşı dökmemektedir, tersine, şimdi onları da özgür bıraktığınızı, kendi ailenizde damgalanmış karmanın çoğunu bıraktığınızı bilmekten gelen gözyaşlarıdır bunlar. Evet, burada alkol karmasına, ensest karmaya, duygusal dengesizlik karmasına sahip olmuş aileler vardır. Siz sevgili dostlar, sevgili alan üyesi, sadece kendinizi değil, sadece kendi ruhsal geçmiş yaşamlarınızı değil, kendi soyunuzu da şifalandırmak için bu yaşama gelmekle, zorlukların en zorunu seçtiniz. Şimdi burada meydana gelmekte olan çok şifa vardır. Bu, içinizde olmaktadır; bu burada toplanan herkesin içinde olmaktadır.

Sevgili dostlar, bu şimdi o kadar basittir ki. Onu karmaşık bir hale getirmeyin. Yaşamınızda değişimler olduğunda, bu Yaratıcı Dizisiyle yaptığınız çalışmaların tezahürünü görmeye başladığınızda, kendinize teşekkür edin. Kendinizi onurlandırın. Bu Egodan kaçmayın. Onu içinizde bütünleştirin.

--0-- Sonuç

Sevgili dostlar, Yaratıcı Dizisinde ilerlerken ve onbirinci dersin sonuna gelirken, insanların yeni enerjiye geçerken karşılaştıkları zorluklardan bir tanesinin de, yaratmaktan korkmak olduğunu anlayın. Hepinizin içinde bir çekirdek korku vardır. Bu çekirdek korku, Dünya üzerindeki ve buraya gelmeden önceki geçmiş deneyimlerinizden kaynaklanmaktadır. Sonuçlar, sizin beklediğiniz şekilde gelişmemiştir. Bu çekirdek korku, Yuvayı terk ettiğinizde yanlış bir şey yaptığınız hissinden, bir suçluluk – spiritüel suçluluk- duygusundan kaynaklanmaktadır. Bu korku, asıl düzeyinizde, gerçekte ne kadar güçlü olduğunuzu bilmekten, herhangi bir şeyi yaratmak gücüne sahip olduğunuzu bilmekten gelmektedir. Herşey mümkündür. Sonra olan şudur; bu eski korku, bu eski spiritüel suçluluk, frene asılır ve istediğiniz şekilde yaratmanıza izin vermez.

Bunlar çekirdek sorunlardır. Siz diğer temel sorunları hallettiniz. Onlardan geçtiniz ve işlemleri tamamladınız. Biz şimdi çekirdek sorunlara gelmekteyiz. Yaratıcı olmak korkusu sorununa. Bugün, ego, eril enerji, savaşçı enerjisi hakkında çok konuştuk. Bunların hepsi, içinizden yükselecek korku sorunlarıdır.

Siz bir anlamda, “kıdemsiz bir yaratıcı” ya da “alt-kademeden bir yaratıcı” olmak isterdiniz. Siz, yaratmak yeteneğinizin sınırlarını kısıtlayan ya da kontrol eden, sizden daha yüksek ve güçlü ve üstün bir enerjinin olmasını isterdiniz. Sevgili dostlar, bunun bu şekilde olması öngörülmemektedir! Sizden daha üstün bir varlığın olması öngörülmemektedir. Jack’in öyküsünde söylediğimiz gibi, Jack birgün tahtın varisi olacaktır.

Sizin yaratma yeteneğinizi kısıtlayacak başka bir varlık yoktur. Sizi koruyacak ve yaratılarınızı ayarlayacak ve dışınızda bulunan bir Baba/Tanrı enerjisine sahip olmamaktan kaynaklanan, çekirdek bir korku vardır. Siz frene asılmak eğilimindesiniz. Biz size şimdi, bunların yeni enerjide farklı olduğunu söylemekteyiz. Kendi tanrısal benliğiniz, uygunsuz bir şekilde yaratmanıza izin vermeyecektir. Bu tanrısal denge içinizden gelmektedir. Bu, tüm geçmiş deneyimlerinizin bilgeliğinden gelmektedir. Bu, Gerçek Benliğinizden gelmektedir.

Gerçek Benliğiniz şimdi uyanmaktadır. Uzun zamandır uykuda olduğu kozadan şimdi çıkmaktadır. Uyanmakta ve ortaya çıkmaktadır. Ama ilginç olan, daha tamam ve bütün bir Benlik olmasına rağmen, bu Benlik aynı zamanda içinizden parıldayan çocuğunuz, bir Mesih Çocuk gibidir. O size aittir, ilgilenmeniz ve beslemeniz ve büyütmeniz için. Onun, “tamamlanmış” siz olması, Gerçek Benlik, Tanrısal Benlik olması ilginçtir. Gerçek Benliğiniz üzerindeki kontrolü elden bırakmanın uygun olacağını düşünürdünüz, değil mi? Onun, size geri gelen Baba/Ana Tanrı enerjisi olacağını düşünürdünüz. Oysa o Çocuktur. O, Çocuk enerjisidir. O sizin yarattığınızdır. Ve sizin onu beslemenize ihtiyacı vardır.

Şimdi, başka bir zaman bundan daha söz edeceğiz. Ama buraya ve buraya gelmek için yaptığınız uzun yolculuktan ve birçok deneyiminizden, tanrısallığınız denen kendi çocuğunuzu yarattınız, tıpkı Kral ve Kraliçenin sevgisinden Jack’in yaratılması gibi. Bu, üzerinde düşüneceğiniz bir noktadır!

Yorumlar

Popüler Yayınlar